Hayatınızın Amacını, Kalbiniz, Zihniniz Ve Ruhunuz İle Bulmanın 10 Pratik Yolu / 2. Bölüm

5. BAŞKALARINA ZAMAN AYIRIN. /

hayatın-anlamı-2.png

Sadece kendim için yaşamak, sadece kendime odaklı yaşamak bir yerden sonra BEN’i anlama, BEN’i gerçekleştirme yolculuğumda sapa bir yola girmemize neden olabiliyor.

Daha öncede yazdığım gibi, BEN’i keşfederken BİZ’e varıyorum.

İngilizce de ME to WE bunu çok güzel anlatıyor. Ve ben’den bize giden yolculuk bir şifa yolculuğu aslında. Yine İngilizcede “hastalık” anlamına gelen “illness” kelimesinin başındaki “i” yani “ben” kelimesini “we” yani “biz” kelimesi ile değiştirdiğinizde “wellness” yani “sağlık” anlamı da oluşuyor.

Ben olmadan Biz, Biz olmadan Ben olamıyoruz.

Peki bu BEN’den BİZ olmaya gitmek ne demek?

Karşımızdakine gönülden verme hali demek. Hayatın bir dengesi olduğuna inanırım. Hayatta her şeyin bir dengesi olduğunu da bir çok kez deneyimliyorum. Şöyle ki, dualite dünyasında yaşadığımız için hayatımızda hep kutuplar var olacak.

Her alanda, her tanımda, her kavramda, her görüşte, her durumda kutupların olduğunu biliyoruz. Kanımca hayatımızın anlamını arayışımız süresince kendi özümüze yaptığımız yolculuğumuzda bir çok kez bir uçtan öteki uca geçiyoruz. Hayat sabit ve dinamik olmadığı için bazen bazı ilişkilerimizde çok veren, bazense çok alan oluyoruz.

Her zaman verdiklerimizden almıyoruz. Ancak yaşam verdiklerimizi bir yerden bize geri veriyor. Aynı alanda veya aynı insanlarla deneyimlemesek bile evren kendini dengeye getiriyor. İşte başkalarına zaman ayırmak derken de bahsettiğim tam da bu.

Belki bir dostumuzdan aldığımız içten bir mesajı, bir başkasına biz gönülden veriyoruz. Birinden aldığımız bir merhabayı, yolda gördüğümüz bir insan biz ulaştırıyoruz. Bir gün bize gönülden verilmiş bir yemeği biz yarın bir kahve olarak başkasına iletiyoruz.

Bazen birini dinleyeme ayırdığınız bir zamanı, bir başka gün size biri sabır ve anlayış olarak geri veriyor olabilir. İster zaman olsun, ister emek, ister özen, ister bir söz…Hiç fark etmez, alma verme dengesini bilinçli yaşamaya özen koyduğumuzda BEN olmaktan BİZ olmaya geçebiliyoruz.

Kendinizle ilgili gelecek ya da geçmişle ilgili bir endişe, kaygı duyduğunuz, ya da soru işaretleri içinde hissettiğiniz bir an, kamerayı başkalarına çevirin. Bir dostunuzu arayın, hatır sorun, dinleyin onu. Ama yüzde yüzünüzle. O kişinin size anlatacakları, sizde uyandıracakları arasında belki de kendi hayatınızın anlamını bulacaksınız.

Gönülden vermek, bazen zihnimize ters gelenleri yaptırır bize. Ancak Ruhumuz bilir. Ona sorun, özünüzde kalbinize elinizi koyduğunuzda nerede BEN’den BİZ’e geçiyorsunuz?

Nerede gönülden veriyorsunuz? Karşılık beklemeden veriyorsunuz? Veremediğiniz zamanlarda sizi vermekten alıkoyan ne? Aklınıza ilk gelen düşünceler neler? Benimle paylaşır mısınız?

6. ÇÖZÜM GETİRMEKTEN ZEVK ALDIĞINIZ ALANLARI KEŞFEDİN!/

Hayatınızın anlamını ararken tabi ki yaparken mutluluk duyacağınız, keyif alacağınız , kalp-zihin-ruh bütünlüğünü hissedeceğiniz bir akış içerisine girmeniz önemli.

Yaparken keyif aldığınız, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız her ne ise yapma halinden olma haline geçtiğiniz bir deneyim yaşatır size.

Mesela, “yazmak” beni böyle bir akışa götüren bir uğraş. Ben, yazarken kendimi kaybediyorum; AN’ın içinde. Zaman su gibi akıp gidiyor. Kendimi gerçekleştiriyor gibi algılıyorum. Ben o anın içinde o kelime, o cümle, o anlam, o ifade oluyorum. Ben yazdıklarım oluyorum.

Bazense, sizi durduğunuz yerde bir şey dürter, ister istemez kendinizi o sahaya girmek ve sizce çok daha iyi bir düzeye getirebilecek o şeye müdahale etme ihtiyacı duyarsınız. Doğanız arkanızdaki itici güç. Mutluluk ipin ucundadır, ta ki müdahale ettiğiniz şey kendinizce doğru çözüme ulaşana kadar. Başkaları da destekler sizi, taktir eder.

Yaparken olduğunuzu hissettiğiniz her ne ise gözlemleyin onu ve not edin kendinize.

Doğal halinizde neyi yaparken kalbinizin daha fazla attığını ve yaptıkça yapmak istediğinizi fark ediyorsunuz? İşte o, kendi hayat amacınıza giden yolda olmaya geldiğiniz hallerden bir tanesidir muhtemelen.

Yaptığınız ile bütün olduğunuz hal! Yapan olmak değil, yaptığın olmak. Şiir yazıyorsan, şiirin kendisi olmak. Dans ediyorsan hareketin kendisi olmak. Cam üretiyorsan, cam eserinin kendisi olmak. Kitap yazıyorsan hikayenin ruhu olmak. Konuşma yapıyorsan ifadelerin kendisi olmak.

İşte o an odağını kendinle olan bağlantına getirirsen, içinde çok yüksek frekansta titreşen bir enerji hissedersin. Kalbinin çarpışının hissetmenin ötesinde, canlı olduğunu, yaratıcı gücünün alevlendiğini deneyimlersin.

Her hücren anlam bulur AN’ın içinde. Çünkü sen her parçan ile bütünsündür. Sen o AN’ın içide tamsındır. Kendinin ve etrafın yargılarından uzaksındır. Sınırlamalardan, kalıplardan çok ama çok uzaksındır.

O an olmanın da ötesinde sonsuz bir yerde özgürsündür. Tanımsız ve sınırsız bir özgürlükten bahsediyorum.

O an bedenin ve ruhun bir bütündür, zihninse onlara hizmet eder hale gelir. Hepsi An’da hizalanmıştır. O an dünya dursa senin için okeydir. Elindekini bırakmak diye bir ihtimali düşünmezsin.

Çünkü akıştasındır. Düşünce yoktur. Sadece titreşimler vardır.

Macar kökenli ünlü Amerikalı psikolog Mihaly Csikszentmihalyi, “Akış: Mutluluk Bilimi” adlı kitabında bu konuyu derinlemesine inceliyor.

Buradaki bir başka önemli nokta, bu oluşun da ötesine geçerek, severek, kalpten yaptığınız uğraşıyı, bütüne de, insanlığa da fayda sağlayacak bir noktaya getirebilmek. Bütünün, tek tek ve tüm insanlığın ihtiyacı olabilecek bir düzeye çekebilmek.

Ve o an her ne yapıyorsan o titreşimler etrafa yayılır. Onu okuyan, onu duyan, onu gören, ona dokunan, onu algılayan herkes bu titreşimleri algılar. Ve o kadar yüksek frekanslı titreşimler bir yerde karşılık bulur.

Saf bir titreşim olduğundan büyük ihtimal ile kalplere dokunur. Senin karşındaki ile bağlantı kurmana vesile olur.

Bütünün içindeki ait olma duygunu besler, Bütünün içinde aynı olduğumuzu hissettirir. Farklılıklarımızın içindeki benzerlikleri ortaya çıkarır. Bir olduğumuzu hatırlatır. Bir yerlerde aynı frekanslarda titreştiğimizi deneyimleriz.

O alandan çıkmak istemeyiz. İşte o kalbini dinlediğin andır. Ancak tabi ki tekrar girmek üzere bu alandan çıkarız. Ve tekrar o alanı ararız.

Başka bir yerde, başka bir ilişkide, başka bir An’da. Hayatın anlamı bu titreşimleri arttırdığımızda yaşadığımız deneyimlerimizdir.

·      Peki siz ne ile uğraşırken zamanın nasıl geçtiğinin anlamıyorsunuz?

·      Çözmek, çözüm getirmek için can attığınız konu nedir?

7. FARKLI YANLARINIZININ GÜCÜNE İNANIN./

Doğadaki farklı bitki türlerine dikkat ettiniz mi hiç? Bazı geniş dallı ve yapraklı ağaçlar gölgelerini sunarlar altında oturanlara…

Bazılarıysa meyve verir, besler; bazılarıysa şifa verir. Hiç biri ötekini kıskanmaz, her biri kendi niteliğine odaklanır; onu sunar.

İnsanlar da böyle.

Hepimizin kendi içimizde, kendimize ait özel nitelikleri var. Ben bunlara kısaca “güçlü yönlerimiz” diyeceğim. Tabi ki bu özellikler, bir başkasında yok demek değil.

Sadece dışarısıyla kendimizi kıyaslamadan, bende olanı ortaya çıkarmaya odaklanırsam kendi güçlü yanımı büyütmüş olurum.

Yine kendimden örnek vermek gerekir ise, ben oldum olası etrafımdakilere karşı iyi bir dinleyici olmuşumdur. Onları dinlerken onlara yaptığım yansıtmalar her zaman onlarda bir farkındalık yaratmıştır. Doğal olarak hayat beni koçluk alanına itti. Ve ben bu derin dinleme ve yansıtma becerimi meslek olarak icra etmeye başladım.

Tabi ki sürekli gelişim, iyi olduğunuz yönleriniz için de her zaman gereklidir. Her an kendinizi ve becerilerinizi bir üst noktaya taşıyabilirsiniz.

Siz de kendi hayatınızda iyi yaptığınız ve yaparken keyif aldığınız, bir önceki maddede paylaştığım gibi yapma değil olma halini deneyimlediğiniz anları düşünün ve hangi yönlerinizi, becerilerinizi kullandığınızı fark edin, sonra da düşüncelerinizi hissettiklerinizi not edin.

Ancak, bu 3 unsurun da aynı anda bulunması çok önemli. Keyif almak, zamanın nasıl geçtiğini anlamamak, “yapma hali”inden, “olma hali”ne geçmek, kolaylıkla, doğal olarak yapabilme halini deneyimlemek.

Aksi halde yaptığınız her ne ise, benliğinizi hırpalayan bir duruma dönüşebilir. Ve zorluklarına katlanmanız acı verici bir noktaya ulaşabilir.

·      Şimdi bir göz atın geçmişte yaptıklarınıza ve bağlanın içinize…

·      Ne yapıyorsunuz, nasıl yapıyorsunuz, ne hissediyorsunuz?

·      Bunları yaparken hangi becerilerinizi kullanıyorsunuz?

·      Bu becerilerinizi başka hangi alanlarda kullanırsanız size ve başkalarına hizmet eder?

İşte oralar kendinizi becerilerinizi kullanarak geliştirebileceğiniz alanlardır.

Bunu yanı sıra, her zaman teknik becerileriniz yanında beşeri ilişkilerinizdeki becerilerinizi de geliştirebileceğinizi unutmayın.

Ben özellikle sabır konusunda oldukça zorlanan biriyken, son yıllarda yapmış olduğum pratiklerle sabır becerimi de gittikçe geliştirdiğimi gözlemlemekteyim. Bu anlamda, şefkat, anlayış, kendini ifade, vb. gibi bir çok becerimizi Mindfulness pratikleri ve farkındalık çalışmaları ile geliştirebileceğimizi hatırlatmak isterim.

·      Peki, siz hangi becerilerinizi geliştirmek istiyorsunuz?

 

Previous
Previous

Hayatınızın Amacını, Kalbiniz, Zihniniz Ve Ruhunuz İle Bulmanın 10 Pratik Yolu / 3. Bölüm

Next
Next

Hayatınızın Amacını, Kalbiniz, Zihniniz Ve Ruhunuz İle Bulmanın 10 Pratik Yolu / 1. Bölüm