Şiddetsiz İletişimin Bileşenleri #2: Duygular
Merhaba:
Hepinize güzel bir hafta diliyor ve sizlere "Nasılsınız?" sorusunu yönelterek duygularınızı gözlemlemeye davet ediyorum.
"Duygular" Listesi
Bir çoğumuz, “Nasılsın?” diye sorulduğunda gerçeği söylemez, gayri ihtiyari bir şekilde geçiştirerek, “İyi, kötü, eh…” kıvamında cevaplar veririz.
Çünkü çoğumuz gerçekten o anki duygu durumumuzu ifade edecek kelime dağarcığına pek sahip değilizdir.
“Şiddetsiz İletişim” eğitimi aldığım sıralarda, duygu sözlüğümüzü zenginleştirecek bir “Duygular Listesi” ile karşılaştığımda oldukça şaşırmıştım. “Gerçekten bu kadar hissettiğim duygu halim var mı acaba?” diyerek tek tek her bir sözcüğü mercek altında inceledim. Ve içlerinde gündelik yaşamımda hiç kullanmadığım sözcüklerin olduğunu fark ettim.
Kalıplar...
Fark ettiğim bir başka nokta da, bu duyguların bir çoğunu hissetsem bile onları ifade etmemin doğru olmadığıyla ilgili kalıplaşmış bir düşüncem olduğuydu.
Örneğin, herhangi bir duruma karşı öfkelendiğinizde bunu açıkça ifade etmenin ayıp olduğunu söylediler mi size hiç?
Ya da kendinizi mutsuz, kasvetli, şüphe içinde, yalnız, güvensiz, çaresiz, bitmiş-tükenmiş, doyumlu, tatminkar, kendinden emin ya da özgüvenli hissettiğinizde, bu hislerinizi ifade etmekte ne kadar rahatsınız?
Yukarıda saydığım haller gün içinde yaşama ihtimalimiz olan ortak duygu hallerimiz değil mi?
Duygu mu? Düşünce mi?
İlişkilerimizde iyi bir iletişim içinde olmamıza engel teşkil eden bir ifade biçimi ise, duygularımız yerine düşüncelerimizi dile getirdiğimiz zamanlardır.
“Duygu ile düşüncemi karıştırmak mı? Asla!” diyorsanız, "Pek emin olmayın!" derim. Çoğu sohbetimde bir çok kişinin duygu ile düşüncesini karıştırdığını gözlemlediğim olmuştur.
Aradaki farkı net kavramış olsam bile, inanın benim de bazen karıştırdığım oluyor bu iki olguyu. Çünkü eğitim sitemimizin ve yetiştirilme tarzımızın içinde duygularımızla temas etmektense düşüncelerimizi ifade etmenin daha kolay olması bizi bu tarz bir iletişim biçimine itmiş olabiliyor.
Duygularımız yerine düşüncelerimizi ifade ettiğimiz zaman kuvvetle muhtemel karşımızdaki kişi ya da kişiler onu suçladığımızı sanarak savunmaya geçebilir. Hemen bir örnekle açıklayayım.
Nasıl hissediyorsun?
• Anlaşılmamış hissediyorum.
• Aşağılanmış hissediyorum.
• Hakkı yenmiş hissediyorum.
gibi edilgen bir eylemi anlatan bir çok tanım bizim düşüncelerimizdir aslında. Yani olan olayın bizde uyandırdığı sonucun bir algısıdır.
Duygularımızın ifadesi değildir!
Sorumluluk kimde?
Ayrıca, ilişki ve iletişimimizde duygularımızın sorumluluğunu almayı bilmemiz çok değerli bir erdem. Çünkü, hiç kimse benim kendi hissettiğim duyguların sebebi olamaz, sadece tetikleyicisi olabilir.
Ne hissedeceğim, en az nasıl bir cevap vereceğim kadar bana ait bir alandır. Zira, ikisi de benim kendi algım ile şekillenir.
Sizin kendi duygularınız ile ilişkiniz nasıl?
Onların sorumlusunu bir başkası olarak görüyor musunuz?
Duygularınızı ifade ederken acaba düşüncelerinizi mi dile getiriyorsunuz?
Bu sorulara vereceğiniz cevaplar her durumla ve kişiyle olan ilişkinize göre değişebilir. Mindfulness-temelli farkındalık çalışmaları hayatımızdaki her şeyle olan ilişkinize her an sıfır noktasında başlangıç zihni ile bakmayı hatırlatır.
Benim de size davetim, duygularınız ile olan ilişkinize başlangıç zihni ile bakmanızdır. Ve her zamanki gibi arzu ederseniz bana yazmanızdır.
Çünkü paylaştıkça büyüyor ve güçleniyoruz.
Sevgi ile kalın,
An’da kalın,
Duygularınızla temasta kalın.