Conscious Leadership / Bilinçli Liderlik
Jeff Weiner, 2012 yılında Linkedin CEO’su olarak görev yaptığı dönemde, “Şefkatle Yönetmek – Managing Compassionately” başlığıyla bir makale yayınladı.
Bu makalede Şefkat’le Empati arasındaki farka vurgu yaparak, Şefkat’in Empatiye kıyasla daha objektif ve eyleme dayalı bir kavram olduğunun altını çizen Weiner, Şefkat’in öğretilebileceğine inandığını belirterek, Linkedin şirketinin her kademesinde bu kavramı tatbik etmeyi amaçladıklarını ve bunun “bilinçli bir liderlik” için gerekli olduğunu belirtti.
Linkedin şirketinin amacının ise “herkes için ekonomik fırsat yaratmak” olduğunun altını çizerek, dünyadaki şefkat ve bilgeliğin artmasına da bu yolla katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti.
Weiner, bu yazısında aslında Mindfulness hareketinin de ivmesiyle bugün geldiğimiz noktada kurum ve liderlerinin en fazla geliştirmeleri gereken becerilere parmak basıyordu.
2013 yılında yaptığı bir söyleşide, bir yöneticinin doğal eğiliminin, altında görev yapan kişilerden kendi yönetim stilinde bir çalışma beklentisinde olacağını, oysa bilinçli bir liderin bu kişileri iyi tanıyıp, onları aktif biçimde dinleyerek, değerlerini, inançlarını, nereden geldiklerini iyice anlayarak onların gelişmesine imkan yaratacak bir alan açmaları gerektiğini vurgulamıştı. Bu yaklaşımın hiç kolay olmadığını ve bu kişilere ciddi bir “koçluk”Bu verilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Bugün aynı vizyonu sürdüren Weiner, Linkedin’de yönetim kurulunda görev yapmakta ve boş zamanlarında okullarda “Şefkat” eğitimini desteklemekte.
Son yıllarda Bilinçli Liderlik konusunda epey yazıldı ve çizildi. Bu konu özellikle pandemi ile birlikte değişen yeni dünya düzeni içinde hak ettiği ilgiyi üzerine çekmeye devam ediyor.
Değişen dünyada lider tanımı da en büyük değişime uğrayan kavramlardan biri oldu. Lider eskiden işi yöneten baş rol oyuncusu olarak algılanırdı. Oysa bugünün dünyasında liderin en temel özelliği, takım oyuncusu olmayı becerebilmesi, doğru takımı kurmayı bilmesi, takıma motivasyon vermeyi ve aynı zamanda onlarla birlikte yürümeyi de bilmesidir.
Bütünün bir parçası olduğu gerçeğini özümseyerek, gerektiğinde sorumluluk alıp ön saflarda adım atabilecek cesarete ve özgüvene sahip olmalıdır. Kendi takımdaki herkes ile bağlantısı güçlü bir biçimde takıma güven duygusu aşılayabiliyor olmalıdır.
Ve buradaki en önemli kilit nokta ise, şefkatli olabilmesidir. Şefkat deyince aklınıza yumuşak, herkese “evet” diyen ve kendi sınırlarını çizemeyen bir kişi tanımı gelmesin aklınıza…
Şefkatin içeriği çok daha ilginç aslında. Şefkat kelimesi içinde büyük bir “kabul” barındırdığı kadar, net ve keskin durma cesaretini gösterebilmeyi de kapsar. Şefkatli lider iç bilgeliğini duyan ve harekete geçebilen kişidir.
Bilinçli Lider, hayatına şefkati katarken, aynı zamanda o şefkatin getirdiği dayanıklılığı ve kırılganlığı aynı anda içinde yaşatabilendir.
Günümüz dünyasında lider olmak bütüncül bir bakış açısını ve yaklaşımı benimsemeyi gerektirir. Ve bunun ilk adımı aslında “zihni” terbiye etmekle başlar. Çünkü zihnimiz bizi yöneten en güçlü yanımızdır. Ancak zihni kullanmakla, farkındalıkla kullanmak arasında büyük fark var.
Bu noktada yazıma ara vererek sizlere kısa bir pratik yaptırmak istiyorum.
Önce yavaşça gözlerinizi kapatın ve “LİDER” deyince gözünüzün önüne nasıl biri geliyor hayal etmeye çalışın.
Belki ailenizden, belki çalıştığınız yerde bulunan biri, belki sevdiğiniz bir yazar, belki de tarihten, mitolojiden bir karakter…Bu kişiyi hayal ettikçe onun liderlik vasıflarını da fark etmeye çalışın. Nasıl özellikleri var bu kişinin? Karakterini nasıl tanımlarsınız? Çevresindekilerle nasıl bir ilişki kuruyor bu insan? Bir süre bu hislerle kalın ve hazır olduğunuzda yavaşça gözlerinizi açın.
Yazıma bir şirket üzerinden örnekleme yaparak başladım. Ancak lider olmak için bir firmayı yönetiyor olmanıza gerek yok. Sizler de öncelikle kendi hayatınızın liderisiniz ve her gün işinizin başındasınız.
Bununla birlikte, bilinçli şirket ve liderlerinden öğreneceğimiz ve gündelik hayatımıza uygulayabileceğimiz çok şeyin olduğuna da inanıyorum.
Geniş araştırmalara dayanarak yazılmış, “The Mind of the Leader – Bir Liderin Zihni” adlı kitapta, bilinçli bir liderliğin 3 katmanı olduğu vurgulanıyor. MSC olarak kısaltılan bu katmanların, “Mindfulness” yani Farkındalık, “Selflessness”, yani neredeyse egonun olmaması, ve “Compassion” yani Şefkat olduğu belirtiliyor. Ayrıca, daha da derine inilerek, liderliğin farkındalıkla başlayacağı, farkındalığın önce kişinin kendisiyle, daha sonra çevresiyle ve sonrasında da kurumun kendisiyle sağlanarak liderliğin oluşturulabileceği savunuluyor.
Çok güncel bir başka kitap “Conscious Leadership – Bilinçli Liderlik”, Amerika’da bu anlamda en önemli adımları atmış olan Whole Food’s firmasının CEO’su ve kurucu ortağı tarafından kaleme alındı. Burada altı çizilen önemli noktalar ise şunlar:
- Bilinçli Liderler, öncelikle ulvi bir amaç ve vizyon belirliyorlar kendilerine. Linkedin örneğinde olduğu gibi. Sadece kar amaçlı değil, dünyaya ve bütüne sağlayacakları katkıyı ön plana alarak.
- Sevgiyle yönetiyor bu liderler; kıyasıya rekabet değil, insanlara ve topluluklara hizmet etmeyi ve onları ileriye taşımayı bir fırsat olarak değerlendirerek, her zaman prensipleri doğrultusunda, dürüstlüğe her daim sadık kalarak. Hem yönettikleri, hem de hizmet ettikleri kişiler nezdinde güveni temsil ederek…
- Bilinçli liderler “win-win” değil, “win-win-win” peşindeler. Yani sadece 2 taraflı değil, 3. ve toplumun genelini de içinde alan bir yaklaşımla hareket etmek demek bu.
- Uzun vadeli hareket ediyor ve attıkları her adımın uzun vadede yaratacağı etkileri de hesaba katıyor Bilinçli Liderler.
- İçinde bulundukları kültürü, birlikte çalıştıkları ekipleri sürekli bir evrime tabi tutuyorlar. Ve bu enerjileri 4 boyutlu bir düzlemde yenilemenin – fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal – öneminin farkındalar…
Bu gözle baktığımızda gerçekten hiç bir dönemde Bilinçli Liderlere bu kadar ihtiyaç duyulmamıştır herhalde. Sadece şirketlerde değil, her alanda. Sonuç olarak liderler ne kadar bilinçli olursa, kurumlar da bir o kadar bilinçli olmakta ve bu kurumların yarattıkları kültür ve topluluk çemberleri de o kadar “amaç-odaklı” bir yörüngeye oturmakta. Ve tabii sonuçta herkes kazanıyor böylesi bir ortamda.
Yukarıda şirketler üzerinden bahsettiğim bilinçli liderlik vasıflarını kendi bireysel hayatlarımıza uygulamamız son derece mümkün. Sonuçta boşuna şirketlere “tüzel kişi” demiyorlar.
Sizler de;
- Kendinizle bağlantınız güçlü olduğunda,
- Kendi iç sesinizi güçlü bir şekilde duyduğunuzda,
- Önce kendinize sonra başkasına empati, sevgi ve şefkatle yaklaşabildiğinizde,
- Derin dinleme becerinizi kullanabildiğinizde,
- Gerektiğinde cesaretle adım atabildiğinizde,
- Hata yaptığınızda kabul edip dürüstlükle kendinizi analiz edebildiğinizde,
- Bütünün hayrına olanı yapabilecek iç bilgeliğe sahip olduğunuzda,
- Ruh, beden, zihin ve duygu bütünlüğünüzle 4 boyutta dengede olduğunuzda,
- Rekabete değil ortak işbirliğine önem verdiğinizde,
- “Ben”den “Biz”e geçen bir anlayışla hareket ettiğinizde,
sadece iyi bir lider değil, bilinçli birer yeni dünya lideri vasfıyla hareket ediyor ve çevrenizde aynı olumlu etkileri yaratabiliyor oluyorsunuz.
Bu noktada, yazımı bir başka pratikle sonlandırmak istiyorum.
Başta yaptığımız gibi tekrar yavaşça gözlerinizi kapatın. Şu an “Farkındalıklı Lider” “Bilinçli Lider” dediğimde gözünüzün önünde kim ve nasıl biri canlanıyor? Fark edin. İlk başta lider olarak hayal ettiğiniz imgeden farklı mı? Siz bu kriterleri göz önünde bulundurduğunuzda kendinizi Bilinçli bir lider olarak görüyor musunuz?
Görmüyorsanız, sizi alıkoyan şey(ler) nedir sizce?
Sevgiyle kalın,
Anda Kalın.
Raquel