Değişime giden yolda tüm şeffaflığımla: Değişim kaçınılmaz.

Yıllardır söylerim en değerli öğretmenlerinden birinin oğullarım olduğunu…

 20 yıl önce değişim ve farkındalık yolculuğuna çıkmama vesile olan kişi, bugün 20 yaşındaki sevgili oğlum olmuştur.

O büyürken çocukluğundan itibaren ona kondurduğum etiketlere yıllar içinde ne kadar tutunduğumu hiç farkında değildim.

Olumlu ve olumsuz bir çok tanımlamayı onun boynuna ağır bir zincirle astığımı, hatta bu etiketi bedenine giydirip, ona her baktığımda aynı kıyafeti giydiğini görme eğilimimi fark etmem çok uzun yıllarımı aldı.

Anne olarak, en ideal çocuğu yetiştirme isteğimin onunla ilgili olmasının yanında kendimin iyi bir iş çıkarmak istemesiyle de ilintili olduğunu anlamam ve kabul etmem “farkındalık” derslerinde bir vaka çalışması olarak ele alınabilir.

 “Çocuğum beni temsil eder.” inancı ile toplum içinde çocuğum için söylenen tüm övgü dolu sözlerden kendime çaktırmadan çıkardığım payeler, egomu nasıl da şişiriyordu.

Ve tabii ki aynı oranda ortaya çıkan olumsuz yorumların altında ezilme ve utanç duyguları ise madalyonun öbür sevimsiz yüzünü temsil ediyordu.

Bu iki yüzlü bir madalyon. Birini kabul edince, ötekinden de kaçamıyorsun.

İşte orada dengeler sarsılıyordu.

“Ben nasıl bir anneyim ki çocuğuma bunu öğretemedim!”

“Ben başaramadım!

Yetersizlik duygularım ve kendi korkularım beni içten içe kemiriyordu,

Düşünsenize, yıllarca beni büyüten bir sistemin doğrularını, kendi deneyimlerimi, DNA’sı kendine özgü olan bir başka canlıya yüklemeye ve onun için en doğrusunu bildiğim bir yerden onu eğitmeye çalışıyordum. Ve bir de dışarının yorumlarını kişisel algılayıp, kendi başarısızlık algım ve yargılarım ile ideal bir çocuk yetiştireceğime inanıyordum. Bilim kurgu filmi gibi bir durum bu gerçekten.

Maalesef, düzlüğe nereden çıkacağımı, nereden başlayacağımı kestiremiyordum. Ama bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordum. Eski bir yazılım ile yeni nesil bilgisayar çalışmaz, potansiyelini ortaya çıkaramaz değil mi?

Annen ve baban sana hayat boyu aynı lenslerden bakarsa, seni bir kutuya koyup tek bildiği yöntem olan eleştirel geri bildirimi senin daha iyi bir versiyonun olman için kullanırsa, ne değişir ki?

Sadece senin kendine olan güvenin. Sonuçta bu güven hangi yönde gelişir; tahmin edersiniz tabii ki.

Artık farkındaydım; algımın bir çok konuda değişmesi gerekiyordu.

Değişim inandığında ve sadece içeriden geldiğinde kalıcı oluyor.

Çocuklarımın davranışlarından dolayı onlar hakkında edindiğim tüm çıkarımlara sıkı sıkıya tutunmanın onların değişimindeki olumsuz rolü anlamıştım sonunda.

Her seferinde başlangıç zihni ile ilişki kurmayı denemeye başladım.

Zihnimde sıkı sıkıya tutunduklarımın altındaki duygusal yüklerin bana ait olduğuna ve bunları dönüştürmemin benim algımı iyileştireceğine ve bunun ilişkimize olumlu yansıyacağına inandım.

Günün sonunda annen ve baban senin değişeceğine, yapabileceğine inanmazsa sen bir çocuk olarak kendine nasıl güvenebilesin ki!

Güvenmeyi seçtim!

Önce kendime, sonra onlara güvenmeyi.

Ve tabii ki hayata!

Artık onlar hakkında her genelleme yaptığımda, onlara yıkıcı geri bildirim verdiğimde kendilerini nasıl kapattıklarını ve iletişim ağımızın nasıl koptuğunu görüyorum.

İlişki için iletişime, iletişim için ise bağlantıya ihtiyacımız var.

Bağlantı için ise güvende hissetmeye.

Peki kim kendini birlikteyken güvende hissetmediği biri ile iletişim ve ilişki kurar ki?

Kendimizi kime en çok açabiliyorsak, kendimizi onunla o kadar güvende hissediyoruz demektir.

En kırılgan tarafımızı onlara gösterebilmek, konuşabilmek ilişkimizin gücünü ve gerçekliğini gösterir. 

Bu sebeple kendime bir söz verdim;

Bana en kırılgan taraflarını açabilen ilişkiler kurmaya söz verdim.

Hem çocuklarımla hem de tüm sevdiklerimle.

Ve bunun için herkesi olduğu gibi kabul etmeyi pratik etmekle başladım.

Ne olursa olsun, iletişimi açık tutabilecek bir duruş için çocuklarımı ve herkesi yargısız, kabul ve başlangıç zihni tutumları ile karşılamaya söz verdim. 

Elimden gelindiğince tabi ki….insan olduğumu unutmadan.

Ve en önemlisi,

Onlar kendilerine inanmadıklarında onlara inanmaya ve güvenmeye söz verdim.

Kendinize söz vermek eylemi, kendi içinde davranışlarınızı, sözlerinizi, hareketlerinizi, attığınız adımları farkındalıklı bir yerden izlemenize alan açar.

Bu satırları okurken sizleri kendi filtrelerinizi ve kendi içinizde uyananları fark etmeye davet ediyorum.

Peki değişim kaçınılmaz olduğunda siz kendinize ve çevrenize karşı hangi sözleri vermek istersiniz?

 Sevgi ile kalın

An’da kalın.

raquel-habib-journal.png
Previous
Previous

We are all one / Hepimiz Bir’iz

Next
Next

Boş bardak mı, dolu bardak mı…