Be Good to Yourself / Kendinize iyi davranın /
Doğamız gereği, nedense çoğu zaman kendimize karşı
acımasız davranabiliyoruz.
Bir an, sevdiğiniz biriyle iyi bir arkadaş olmanın
nasıl bir şey olduğunu düşünün!
Sonra da kendinize şu soruyu yöneltin:
Acaba ben kendime karşı böyle bir arkadaş olabiliyor muyum?
Hayatımızda kendi sağlığımıza, refahımıza, huzurumuza
ve mutluluğumuza doğru adım atmak istiyorsak,
öncelikle kendimizi iyi tanıyıp;
kendi ihtiyaçlarımızı da kolluyor olmamız gerekiyor.
Öncelikle kendimize yardım ederek başlamazsak,
başkalarına nasıl yardım edebiliriz ki?
İNSAN DOĞASI
OLUMSUZA EĞİLİMLİ /
Bir çok kereler dile getirmişimdir;
doğamız gereği genellikle olumsuza meyilliyizdir.
Akşam olduğunda gün içinde yaşadığımız
onca olumlu durumu hatırlamayız bile.
Bize kapıyı açıp yol veren amcayı,
ofisimizde bize çay ısmarlayan iş arkadaşımızın jestini,
veya bize iltifat eden bir arkadaşımızın sıcak sözleri kolaylıkla
negatif düşünce bulutlarının arkasında kaybolabilir…
Ve maalesef “whatsup” grubundaki bir yoruma
veya yan komşunun gıcırdayan kapısının sesine
takmış bulabiliriz kendimizi.
Ve bu çok doğal bir durumdur aslında.
KENDİMİZE İYİ DAVRANMAYI
BAŞARMAK PRATİK İSTİYOR./
Bazen en zoru, kendine iyi davranabilmektir.
Kendimize iyi davranabilmeyi başarabilmek
gerçek başarıya olan kapıları aralayabilir.
Hayatta elbette elimizden gelenin her zaman en iyisini yapmayı
hedeflemeliyiz ancak hepimiz hata yapabiliriz.
Önemli olan kendimizi bu hatalardan dolayı hırpalama
düzeyimizi bir dengede tutabilmek.
Mükemmel olmaya çalışmak yerine;
biraz da gerçekçi olabilmek ve şefkatin gerçek gücümüz
olabileceğinin farkına varabilmek.
Kendisini acımasızca eleştiren kişilerin
başkalarına karşı anlayışlı olmaları çok zordur.
Başarılı bir ebeveynin de; başarılı bir yöneticinin de
duygusal olarak dayanıklılığı buna bağlıdır bir yerde…
O nedenle nasıl kaslarımızı geliştirmek için egzersizler yapıyorsak;
zihnimiz için de benzer pratikler yaparak güçlenmemiz mümkün.
KENDİMİZE İYİ DAVRANMANIN İLK ADIMI:
ÖZ ŞEFKAT PRATİKLERİ /
Örneğin iyi bir arkadaşınızın
hangi yönünü seviyorsunuz?
Espri anlayışı, dürüstlüğü, zekası, ruhunun inceliği,
sabrı, tutkulu oluşu, hayal gücü, merakı, azmi, yetenekleri…
Tüm bu özellikleri başkalarında taktir ettiğiniz gibi
kendinizde de taktir edebilirsiniz.
Başkalarına, ailemize, çocuğumuza, sevdiklerimize
karşı duyduğumuz şefkati kendimize de gösterebiliriz.
Karşılaştığımız durumun zorluğunu ve bize hissettirdiği
acıyı kendimize ifade ederek başlayabiliriz mesela.
Ve bu pratikler, bizleri uzun vadede kendimize karşı daha az eleştirel,
daha az stresli bir olma haline taşıyabilir, zihnimizi rahatlatabilir.
Böylelikle bir yerde fırtına öncesi hazırlık yapmış oluruz;
“duygusal dayanıklılık reservini” oluşturmamızı sağlar ,
mutluluğumuz ve kendimize olan güvenimizi artırır;
dayanıklılığımızı artırır, bizi güçlendirir.
DAHA SAĞLIKLI BİR NOKTAYA DOĞRU /
Beynimiz beden sistemimizin, düşünce ve
duygularımızın, neşe ve üzüntülerimizin merkezini oluşturuyor.
Artık biliyoruz ki dikkatimizi nereye verirsek
beynimiz o alanda yeni sinir yapıları oluşturuyor.
Beynimizin nöro-kimyasında meydana gelen ufak olumlu değişikler
ruh halimiz, hafızamız, duygusal dayanıklılığımız,
konsantrasyonumuz, duygu ve düşüncelerimiz
üzerinde büyük değişiklere neden oluyor.
O nedenle öz şefkat pratikleri ile iyi yönlerimize ve bize ilham veren konulara daha çok eğilip kendimize iyi davranmamız bizi daha sağlıklı bir noktaya taşıyor.
Kendi üzüntülerimiz kadar; kendi ihtiyaçlarımızın, kendi hayallerimizin de önemli olduğunu hatırlamak ve hayatımızda tüm bu olgulara alan açmak danışanlarımla yaptığım Mindful Coaching seanslarımın önemli bir bölümünü teşkil ediyor.
Yollarımızın bir gün bu merak ve keşif içeren, kimi zaman engelli, kimi zaman keyifli hayat yolculuğunda kesişmesi ve hayat bulması dileği ile…
Sevgiyle kalın,