
Hiç çocukken parkta tahteravalliye bindiniz mi? Küçükken uzun süre yukarıda kalınca biran önce aşağıya inme ihtiyacı duyardım. Ya siz?
Sonra birden beklenmedik bir anda karşı tarafın insiyatifine bağlı bir hızda ve zamanda yere çakılırdım. Yere inmenin rahatlığı ama gafil avlanmanın acısını duyardım. Kontrolü karşıya vermiş olduğumdan gafil avlanırdım. Hazırlıklı olsam belki de ayaklarımı yere koymayı akıl edebilirdim. Böylece yere çakılmak yerine daha az darbe alarak oyuna devam ederdim…..
Işte duygularımı da karşıdakilerin yönetmesine izin verdiğimde aynen tahteravelliden düştüğüm gibi yere çakılıyorum. Oysa kendimi ve durumu kısacası AN’I takip etsem, farkında olsam, karşıdakinin bende uyandırdığı duyguyu fark etsem, o duygunun aslında benim içimden bir yerlerden yansıdığını kabul edip, onu araştırmaya başlasam o zaman daha bilinçli ve farkında bir iniş yapabilme şansım olur.
Hiç dikkat ettiniz mi? Çocuklar nasıl oyun oynarlar? Tamamen ANDA kalarak! Bu yüzden tahteravellide karşıdaki kişi aniden kendini havaya fırlatsa bile çocuklar daha farkında ve kontrollü olarak yere inerler. Çünkü bu süreçte ANDADIRLAR. Bu sebepten her zaman yaptıklarından keyif alıyorlardır.
Peki biz neredeyiz süreçlerde? Muhtemelen ya gelecekte yada geçmişte….
Olmuş bitmiş duygularda yada henüz olmamış duygular ile meşgul iken anımızı kaçırıyoruz.
O zaman hepimizde daha an’da bir hafta diliyorum….
Sevgi ile kalın, Sevgiyi paylaşın…
Raquel Habib